Ben, sen, o, hiç fark etmez;
kimin işi olsa koşardı.
Otuz beş yıl müessesemize
hizmet ettikten sonra emekli oldu.
Bir gün bizim hastanenin
müdürü arayıp şöyle demiş:
-
Özcancığım,
burada zaman zaman sular kesiliyor. Maazallah ameliyat esnasında sıkıntı olacak
diye korkuyorum. Şey diyorum…
-
Anladım abi, ben
şimdi o işe bakıyorum. Kesin çözüm bulacağım sana…
Gerçekten de hemen harekete
geçmiş.
Oraya telefon, buraya selam….
Su deposuydu, tankerdi...
Ertesi gün hastaneyi sürekli
su bulunur hale getirmeyi başarmış!
x X x
Bizim gazeteden beş kişilik
bir ekip, (Ahmet, İrfan, Muaviye, İnan ve Sedat Beyler) Ümraniye’de bir cenaze
taziyesinden dönerken, İnan Beyin aklına geliyor:
-
Gelin bir hayırlı
iş daha yapalım. Özcan Abinin evi buraya çok yakın. Ziyaret edelim. Çok
sevinir, biliyorum.
Hemen sapıyorlar Göztepe’ye…
Bir insanın, evine gelen
misafirlerden memnun olup olmadığını anlamak çok kolaydır.
Sevinciniz, suratınız,
sunduklarınız… samimiyetinizi ele verir.
Özcan’daki büyük coşku, gürül
gürül neşe misafirlerini ne kadar isabetli bir ziyaret yaptıklarına ikna
etmişti.
x X x
Misafirlerin ayrılmasından
bir süre sonra eşi, Özcan Ağabeyin yüzünün sarardığını, terlediğini, giderek
fenalaştığını gördü.
Kalp krizi geçirdiğini tahmin
ederek hemen hastaneye kaldırdı.
x X x
İlginç olan şu ki, o gün
hastanede sular kesilmişti ve gece ani ölümü sonrasında Özcan Abiyi, bir gün
önce hazır ettiği tanker suyuyla yıkadılar…
# Söyle, nasıl üzülmezsen öyle öleyim


0 yorum:
Yorum Gönder