x X x
Siz bu satırları hangi
duygularla okuyacaksınız bilemem; bugün Pazar ve ben, her okuduğum kitabın
bitiminde olduğu gibi, yeni bir kitabın daha kapağını, mutsuz sona koşan kahramanlarını
üzüntüyle uğurlayarak kapatmış olmanın burukluğuyla yazıyorum.
Karşımda, güneşi yutmak için
sabırsızlanan kurşuni ufuk... Yarısını kül rengi bulutlara kaptırmış, dışarıda
kalan kızıl rengiyle az sonra değişmez sevgilisinin kucağında kaybolacak güneş...
"İki metre" kalmış
batmasına...
x X x
Kitap kahramanlarıyla
gerçekten tanışmanın bir yolu yok mu acaba?
"Üzülme bacım"
diyebilsek mesela, 'az önce ölen' hicranlı güzele, "Üzülme... geride
kalanlar da umduğunu bulamayacak bu hayattan... Kaybettiğin bir şey yok."
Yazarlar neden insafsız
davranır kahramanlarına? Gerçek hayatta çektikleri çilelerin intikamını mı
almaktadırlar onlardan? Sahipsiz bulduğu birisini kalemiyle döverek tatmin mi
olmaktadır?
x X x
'Mutlu insanların öyküsü
olmaz' ...mı?
x X x
Bir yazar, gerçek
duygularının ne kadarını verebilir okuruna? Kastettiğinin, anlatmak
istediğinin, hissettiklerinin, tarif ettiklerinin ne kadarını?
"Yazmamak elimde
olmadığı için yazıyorum" demişti bir yazar... Gerçekten, kısmeti olanlar
için ne büyük ödüldür yazıya sığınmak...
Yazmak tedavi etmez insanı,
sadece hüznünle barışık yaşamanı sağlar çok çok...
x X x
Kadınların üzmediği bir erkek
var mıdır?
(...)
(...)
# kitaptan, Spor bir hikâyedir




