...değil!
Gerçek...
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Cape Town Ticaret Odası’nın yıllık kongresi
yapılıyordu. İşadamı Daniel Toit konuşmasını şöyle bitirdi: “Hayat beklenmedik
bir zamanda beklenmedik şekilde sona erebilir.” Toit, kürsüden inerken ağzına
attığı şekerin boğazına kaçması sonucu öldü.
İngiltere’nin Bristol limanı açıklarında 5 Aralık 1668’de bir şilep battı.
Yalnızca Hugh Williams adlı bir yolcu kurtuldu. 1784’te aynı bölgede yeni bir
kaza oldu; 60 denizci arasından yalnızca ikinci kaptan Hugh Williams kurtuldu.
1952’de aynı yerde üçüncü şilep battı. Kurtulan tek yolcunun adı (evet!) Hugh
Williams’tı.
1981 yılında Amerika’nın Boston kentinde Randolp Matika, yıldırım çarpması
sonucu evinin önünde öldü. Adamın dul eşi yeniden evlendi. Damat Pepero düğün
gecesi sigara içmek için balkona çıktı. Düşen yıldırım damadın ölümüne yol açtı.
Kadın sinir krizleri geçirdi. Tedavi için yatırıldığı klinikte bir doktora aşık
oldu ve evlendi. Bir hafta sonra hastasını ziyarete giden doktora yıldırım
çarptı.
8 Haziran 2013 Cumartesi
Zek'ten mektup var! - II
- Çocukluk oyuncağı mağaralara tırmanmak ne kolay, inmesi ne zordu; değil mi amca?
- Zek'in en mazbut adamını, o mezarları geride bırakıp nasıl geldiniz Baba?
- Zek, arada kalmaktı. Orasız olamaz, orada kalamazdınız. Zek böyle bir gelgitti. Göçerken de ruhumuz geride, biz arafta kalmıştık. Ne İstanbul bizim, ne biz İstanbul'un olabildik.
- Doğduğun eve bakarken, baban kalmamış, 'ev' bildiğin yerde yeller esiyorsa, sen yaşadığını var sayabilir misin ki daha...
- Köyden uzak, köye yakın o evin yıkılmış taşlarından yine de sesler geliyor. Neşe'nin ve Yücel'in bir bayram arifesindeki kardeş sohbeti yükseliyor. Duyabilirsiniz.
- Senin koştuğun avluda, başka çocukların oynadığını görünce, bir şey saplanıyor yüreğine... Alev alev yanarken; gitmek istiyorsun kızgınlık ve kırgınlık arası bir hisle, ama ayrılamıyorsun.
- Babanın mezarı başında onunla dertleşir, eski anılara dokunup, hasret giderirken uzunca, dua etmeyi unutuyorsun; anlatacak dolu söz arasında...
- İstanbul'dan bakınca Zek, size de davetkâr görünmüyor mu?
Zek'ten mektup var! - I
- Bir güz vakti, demir köprüden Zek'e avare adımlarla ayak basarken, Zek'e girmeden, Zek'i yaşarsınız dakikanın 60'da 1'inde...
- Evlerin arasında yürürken; eski hatıralar çıkıyor zihnin kıvrımlarından...
- Taşın başından gün batımında Zek'i izler, aralık taşta kaçamak yapardık; orada yaşadık platonik aşkları, ilk sevdalara orada tutulduk.
- Çeyrek asır sonra gidince bizim diyara, eski canlılık gözlerinizden yanaklarınıza akıp kayboluyor.
- Ölümlülerle, ölümsüzler bir karış mesafede iç içe yatar, yaşar Zek'te!
- Adil Cengiz'in sesi duyulur, derinlerden bir yerden... Kara trenle Erzurum'a yaptığınız üç beş seyahat hatırası yanaklarınızı ıslatır hemen.
- Kuşkanada hıngel pişiren abayı kaybedince dudaktan akan yağı geri ne getirir...

