- Anneee! Dedem ağlıyor!
Bereket duymadı annesi....
x X x
Dede, devrinin en ünlü
aktörlerinden biriydi. Milletlerarası ödül kazanan ilk Türk filmlerinden
birinde de oynamıştı.
O dönemde Türk sinemasında
bir yıldız oyuncu olarak yerini aldıktan sonra, sinemanın ve Türkiye’nin
giderek bozulması üzerine, sanatı bırakıp özel hayatına çekildi.
Ne yönetmen oldu, ne sinema
yazarı... Bilerek, isteyerek unutturdu kendini...
Sinemadan küçük kazançları ve
babadan kalanlarla iş kurdu. Normal bir hayat sürdü. Önce çocukları, sonra
torunları oldu.
Şimdi İstanbul'a yakın bir
ilçede, torunlarının geleceğini ve çokça da ölümü düşünerek günlerini
tüketiyor.
"Aaah siz bir zamanlar
beni görecektiniz ki... Bizim zamanımızda..." havasında değil...
Mahalleliyle sinema konuşmaz, eski bir film yıldızı olduğunu bilen bir kaç
kişiyle de bu konulara fazla girmez.
Çok az televizyon seyreder.
Kritik yapmaz. Otorite kesilmez. Sanata, sinemaya yabancı gibi...
Dede, göle bakan odadaki
yemek masasında Türkiye gazetesinin bulmacasını çözüyordu. Bir iki "soldan
sağa" dışında çoğunu doldurdu karelerin... Bazı bulmaca karelerine konmuş
rakamlara isabet eden harfler vardı. Bulmacanın altına bu harflerin yazılacağı
şifre kelime için kutular konmuştu.
Dede, o rakamların yanına
denk düşen harfleri aşağıdaki kutuya yerleştirirken, şifre kelimenin kendi adı olduğunu hayret, şaşkınlık ve
büyük bir minnetle gördü.
İki gözünden aynı anda
süzülen iki damla, bulmacadaki kendi adının üstüne düşüverdi.
O sırada yanına gelen kız
torunu mutfağa bağırdı:
- Anneee! Dedem ağlıyor!
Bereket duymadı annesi...
Dede yaşlı gözlerini saklayarak
gölü, daha doğrusu göl üstünde hayal meyal gördüğü eski bir filmini
"izlerken", kocaman adamın ağlamasını çabuk unutan torunu, tekrar
oyuncak trenini rayına yerleştirmeye çalışıyordu.
# Söyle, nasıl üzülmezsen öyle öleyim


0 yorum:
Yorum Gönder