11 Haziran 2013 Salı

Annee! Dedem ağlıyor!

Çocuk mutfağa doğru bağırdı:
- Anneee! Dedem ağlıyor!
Bereket duymadı annesi....

x X x

Dede, devrinin en ünlü aktörlerinden biriydi. Milletlerarası ödül kazanan ilk Türk filmlerinden birinde de oynamıştı.
O dönemde Türk sinemasında bir yıldız oyuncu olarak yerini aldıktan sonra, sinemanın ve Türkiye’nin giderek bozulması üzerine, sanatı bırakıp özel hayatına çekildi.
Ne yönetmen oldu, ne sinema yazarı... Bilerek, isteyerek unutturdu kendini...
Sinemadan küçük kazançları ve babadan kalanlarla iş kurdu. Normal bir hayat sürdü. Önce çocukları, sonra torunları oldu.
Şimdi İstanbul'a yakın bir ilçede, torunlarının geleceğini ve çokça da ölümü düşünerek günlerini tüketiyor.
"Aaah siz bir zamanlar beni görecektiniz ki... Bizim zamanımızda..." havasında değil... Mahalleliyle sinema konuşmaz, eski bir film yıldızı olduğunu bilen bir kaç kişiyle de bu konulara fazla girmez.
Çok az televizyon seyreder. Kritik yapmaz. Otorite kesilmez. Sanata, sinemaya yabancı gibi...


Dede, göle bakan odadaki yemek masasında Türkiye gazetesinin bulmacasını çözüyordu. Bir iki "soldan sağa" dışında çoğunu doldurdu karelerin... Bazı bulmaca karelerine konmuş rakamlara isabet eden harfler vardı. Bulmacanın altına bu harflerin yazılacağı şifre kelime için kutular konmuştu.
Dede, o rakamların yanına denk düşen harfleri aşağıdaki kutuya yerleştirirken, şifre kelimenin kendi adı olduğunu hayret, şaşkınlık ve büyük bir minnetle gördü.
İki gözünden aynı anda süzülen iki damla, bulmacadaki kendi adının üstüne düşüverdi.
O sırada yanına gelen kız torunu mutfağa bağırdı:
- Anneee! Dedem ağlıyor!
Bereket duymadı annesi...

Dede yaşlı gözlerini saklayarak gölü, daha doğrusu göl üstünde hayal meyal gördüğü eski bir filmini "izlerken", kocaman adamın ağlamasını çabuk unutan torunu, tekrar oyuncak trenini rayına yerleştirmeye çalışıyordu.
# Söyle, nasıl üzülmezsen öyle öleyim

0 yorum:

Yorum Gönder