- Kardeşim, şu senin şoför
koltuğunun altına filan bak!
- Kartı size verdiğimden eminim
efendim.
- Yahu nasıl eminsin? Yedim mi
ben bu kartı?!
- İnanınız verdim size…
- Sinirlendiriyorsun beni! Yok
kardeşim yok, bütün ceplerime baktım, oturduğum yere baktım, al işte yine
ceplerime bakıyorum... Yok yok yok!
Olay şuydu:
Otelin gönderdiği taksi, üç Türk
gazeteciyi Oslo’da havalimanından almış, kırk beş dakikalık bir yolculuktan
sonra, üç gün konaklayacakları otelin önüne getirmişti. Gazetecilerden ikisi az
önce inmiş, şoförün içeriden açtığı bagajdan bavullarını alıp otel lobisine
girmişlerdi; diğeri ise kredi kartı ile ödemeyi yaptıktan sonra, bavulunu
bagajdan çıkarmak ve kendisini uğurlamak üzere saygı ile aşağı inmiş olan
şoförle tartışıyordu:
- Kredi kartım kayıp. Sen kartı
bana geri vermedin, diyerek…
Tartışma, daha doğrusu azarlama,
bizim gazetecinin kredi kartını cüzdanının içinde paralarının arasında bulması
ile mutlu bitti.
Şoför:
- “Bad time” dedi, kötü zaman…
Üzülmenize sebep olduğum için bağışlayın. İyi geceler.
x X x
Seyahatin üçüncü gününde üç
gazeteci otel resepsiyonundan taksi rica ettiler. Odalarında toparlanıp aşağı
indiler; lobide beklerlerken taksi çıkageldi. Aynı taksiydi; onları üç gün
önce bu otele getiren aynı şoför…
x X x
Bavulları, Türkiye’den gelirken
olduğundan çok daha fazla şişmişti. Kimi çocuğuna kıyafet almıştı, kimi eşine
dostuna çikolata, şu bu… Bütün bu satın alınanların daha iyisi ve daha ucuzu
Türkiye’de vardı ama üzerlerinde “Norway” yazmıyordu!
İki yazar arkada, kredi kartı
yüzünden şoförle tartışan ise yine önde oturuyordu.
Öndeki Türkçe olarak:
- Şansa bak, yine bu kıroya
düştük, dedi.
Arkadakilerden biri:
- Ben insanları iyi tanırım, bu
kesin ya Hindistanlı, ya Pakistanlı, diye lafa karıştı.
Yolculuk şoförü çekiştirme
sohbetine dönmüştü:
- Badem bıyıklarına bakılırsa bu
Müslüman…
- Demin mır mır bir şeyler
okuyordu zaten, yola çıkarken…
- Haydaa, herif 700’de durdurdu
lan taksimetreyi! Ne yapmak istiyor acaba?
- İstediğini yapsın, iki gün
önce aynı yolu 940’a götürmüştü. Kaç kron isterse istesin, ben 940’tan bir kron
fazla vermem!
Havalimanına geldiklerinde,
taksi şoförü motoru durdurdu, içeriden bagaj kapısını açtı; yan tarafında
oturan ve daha önce kredi kartı tartışması yaptığı gazeteciye döndü; Türkçe
konuştu:
- Pakistanlıyım. Eşim Türk.
Borcunuz 700 kron. 240 kron eksik alıyorum. Bu indirim, üç gün önce sizin
üzülmenize sebep olduğum için. Bazı durumlarda kanaat, zanaattan önemlidir. İyi
yolculuklar.
# Gülenlerin Ağlayanlara Borcu Var

0 yorum:
Yorum Gönder