- Çocukluk oyuncağı mağaralara tırmanmak ne kolay, inmesi ne zordu; değil mi amca?
- Zek'in en mazbut adamını, o mezarları geride bırakıp nasıl geldiniz Baba?
- Zek, arada kalmaktı. Orasız olamaz, orada kalamazdınız. Zek böyle bir gelgitti. Göçerken de ruhumuz geride, biz arafta kalmıştık. Ne İstanbul bizim, ne biz İstanbul'un olabildik.
- Doğduğun eve bakarken, baban kalmamış, 'ev' bildiğin yerde yeller esiyorsa, sen yaşadığını var sayabilir misin ki daha...
- Köyden uzak, köye yakın o evin yıkılmış taşlarından yine de sesler geliyor. Neşe'nin ve Yücel'in bir bayram arifesindeki kardeş sohbeti yükseliyor. Duyabilirsiniz.
- Senin koştuğun avluda, başka çocukların oynadığını görünce, bir şey saplanıyor yüreğine... Alev alev yanarken; gitmek istiyorsun kızgınlık ve kırgınlık arası bir hisle, ama ayrılamıyorsun.
- Babanın mezarı başında onunla dertleşir, eski anılara dokunup, hasret giderirken uzunca, dua etmeyi unutuyorsun; anlatacak dolu söz arasında...
- İstanbul'dan bakınca Zek, size de davetkâr görünmüyor mu?

0 yorum:
Yorum Gönder